Yazar: Dr. Hasan DURSUN
İngilizce bir sıfat olan proactive
kelimesi şu anlamlara gelecek şekilde tanımlanabilir: (1) Beklenen, olası bir
zorluk için mücadele etmeye hazır olma. (2) Olaylardan etkilenen olmak yerine,
olayları etkileyen olmaya; değişiklik başlatan olmaya yatkınlık[1].
Kişi ve kurumların
eylemlerini proaktif ve reaktif yaklaşım kavramları çerçevesinde değerlendirmek
mümkündür. Proaktif yaklaşımda olabilecek bir sorun/olay önceden öngörülmeye
çalışılmakta, meydana gelmeden muhtemel çözüm önerileri geliştirilmeye,
zarar/tehlike tamamen ortadan kaldırılmaya veya olası etkileri minimize
edilmeye gayret edilmektedir. Reaktif yaklaşımda ise, gerçekleşen, görünür hale
gelen, ortaya çıkan sorun/olay sonrasında çözümler üretilmektedir. Yani
sorunları önceden sezinleyip anlamaya, algılamaya ve kavramaya çalışarak çare
üretmek proaktif yaklaşımın bir tezahürü iken, bunlara sonradan çare aramaya
gayret etmek reaktif yaklaşımdır.
Proaktif yaklaşımı özümsemiş,
eylem ve söylemlerini buna göre dizayn etmiş kişi ve kurumlar, olağan görev ve
sorumluluklarının üzerinde ve ötesinde, meydana gelmesi muhtemel sorunlar
karşısında kendisini sorumlu hissetmekte, bunların meydana gelmemesi, zarar ve
tehlikesinin en aza indirilmesi noktasında istekli görülmektedirler.
Önem ve
vurgu derecesine göre değişik taraflar merkeze oturtularak farklı görev tanımlamaları
yapılması mümkün olmakla birlikte kurum olarak Cumhuriyet başsavcılıkları, kişi
olarak Cumhuriyet savcılarının temel görevi bir suçun
işlendiğine dair makul ve mantıklı bir şüphe ile maddi gerçeği ortaya koymaya
gayret ederek, suç ile bozulan kamu düzeninin tekrar tesis edilmesidir.
Suç toplum düzeninin ihlal edilmesi anlamına gelir.
Devlet, toplumun siyasi bir yansıması olup temel vazifesi, bireylerin
korkmadan, güven ve huzur içerisinde, psikolojik ve fizyolojik bütünlüklerini
korumalarını yani mutlu olmalarını temin etmektir. Dolayısıyla her devlet
erkinin ve hatta bireyin suç ve suçlulukla mücadelede aktif olarak görev
alması; yasal, ahlaki, vicdani ve sosyal sorumluluk ilke ve kuralları gereğince
kendisine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi zorunludur.
Suç tanımlamalarını içeren kanunlar ulusal iradenin
metin haline getirilmiş formülleridir. Ulusal iradenin tehlikeye atılması,
dolaylı olarak bu iradenin temel bileşeni
olan bireyleri tedirgin eder. Suç ve suçlulukla mücadele gerek Devletin
ve gerekse bireylerin varlık nedeni olup, varlıklarının bekası için de önemli
bir gerekliliktir.
Savcılıkların
yasa ile tanımlanan görev ve sorumlulukları reaktif yaklaşım doğrultusunda
tanımlanmış/belirlenmiştir. CMK'nın 160.maddesine göre, "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir
suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu
davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini
araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil
bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri
marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza
altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür"
Yasal mevzuat incelendiğinde suç işlendiğine dair
bir izlenim meydana gelmediği taktirde Cumhuriyet savcılarına bir görev tevdi
edilmediği; suç işlenmeden önceki aşamada, suçun ve suçluluğun önlenmesine dair
temel yetki ve sorumluluğun yürütme organı içerisinde teşkilatlanan önleyici
kolluk birimlerine ve diğer idari kurum ve kuruluşlara ait olduğu görülecektir.
Suçun önlenmesine ilişkin olarak ülkemizde
oluşturulmuş, yasama, yürütme veya yargı hiyerarşisi içerisinde faaliyet
gösteren özel bir birim yoktur. Karşılaştırmalı hukukta suçun önlenmesine
ilişkin olarak faaliyette bulunan kurumlar bulunduğu görülmektedir. Örneğin
İsveç'te, suç oranını azaltmak, bu amaçla suça neden olan etkenleri ortaya
çıkararak ilgili kişi ve kurumları bilgilendirmek suretiyle önlem alınmasını
temin etmek amacıyla oluşturulmuş Suç Önleme Kurumu (Brottsförebyggande rådet,
Brå) bulunmaktadır. Bu Kurum polis, savcılık, mahkeme ve cezaevleri gibi suçun
önlenmesinden sorumlu kurumlara yardım etmektedir.
Savcılık işlem ve eylemlerinin suçun önlenmesinde
dolaylı bir etkisinin olduğu tartışmasızdır. Buna karşın suç ve suçluluğun
önlenmesinde savcılığın doğrudan bir sorumluluğu var mıdır? Bu bağlamda
kurumsal olarak sosyal sorumluluk çerçevesinde il ve ilçe savcılıklarının,
ahlaki bir toplumsal görev olarak savcılarının, suç işlenmesinin önlenmesi
noktasında, proaktif bir yaklaşım tarzı benimseyerek girişimde bulunmalarını,
çalışma yapmalarına engel bir yasal düzenleme var mıdır?
Savcılık kurumunun ve savcıların görev ve
sorumluluklarının ne olduğu birincil ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde
belirlenmiştir. Bu hükümler incelendiğinde suç ve suçluluğun önlenmesinde aktif
bir görev ve sorumluluk tevdi edilmeyen savcılık kurumunun (ve savcıların)
gönüllü olarak, asıl görevlerini ihmal etmeden bu bağlamda faaliyette
bulunmasını, yapılacak çalışmalara destek vermesini, projeler geliştirilmesini,
yapılan projelere katkı sağlamasını engelleyen mevzuatta açık bir hüküm yoktur.
Suçun önlenmesi noktasında, soruşturmalar
çerçevesinde kurumsal olarak savcılık birimleri, özel olarak ise bu süreci
yönlendiren savcılar önemli bilgi ve tecrübelere sahiptir. Ülkemiz özelinde bu
değerli verilerin sistematik olarak kullanıldığını, kısa-orta-uzun vadeli plan
ve projelerle hayata geçirildiğini, savcıların/savcılıkların bu noktada teşvik
edilip özendirildiklerini söylemek maalesef mümkün değildir.
Savcılar suç işlenmesini bekleyen, bireylerin
mağduriyetinden ve sanıkların aldıkları cezadan haz alan kişiler değildir.
Ellerini oğuşturarak bir suç işlenmesini bekleyen bir savcılık teşkilatının
varlığı tahayyül edilemez. Günümüz çağdaş devlet anlayışı, devlet erkini
kullanan kişi ve kurumların açık görev tanımlarını yaparak bunları yerine
getirmesini beklemekte, bununla birlikte daha iyiye ve güzele ulaşmak açısından
yapılacak kişisel ve kurumsal gayretleri teşvik edip ödüllendirmektedir.
Çağımızda, bilgi ve iletişim teknolojilerinin
gelmiş oldukları seviyeyi kullanarak yaygınlaşan, önlenmesinde güçlük yaşanan,
tarafları nezdinde meşru ve makbul olarak görülüp algılanan bir çok söylem ve
eylem, bu algıya rağmen suç olarak kabul edilip, ceza kanunları aynasında çok
büyük yaptırımlara tabi tutulabilmektedir. Bu bağlamda cinsellik ile ilgili,
uyuşturucu bağlantılı, malvarlığıyla alakadar bir çok suç sayılabilir. Toplumu
oluşturan bireylerin doğrudan veya dolaylı şekilde suç ve suçluluğa karşı
bilinçlendirilmesi noktasında, gönüllülük esasına dayalı olarak, savcılık
birimlerinin ve burada çalışan savcıların ve idari kadronun harekete geçmesi/geçirilmesinin
sahip olduğu potansiyel değer ve önem gözardı edilemez.
Cinsel saldırı, cinsel taciz, sarkıntılık,
çocuklara karşı gerçekleştirilen cinsel istismar eylemi faillerinin bir çoğu,
gerçekleştirdikleri eylemin ceza kanunu tarafından nasıl ve ne şekilde
yorumlanıp yaptırım altına alındığını bilerek hareket etmemektedir. Yazılı ve
görsel medya, ulusal çapta yayın yapan gazete ve televizyonlar ile internet
ortamında meşru gösterilip özendirilen, şehvet duygularını tahrik eden,
tehlikelerine dikkat çekilmeyen bir çok davranış, özellikle yaşı küçük olan
çocukların suça sürüklenmesine neden olabilmektedir. Bu bağlamda özellikle lise
seviyesinde öğrenim gören çocukların bilinçlendirilmesi, eylemlerinin devlet
tarafından ne gibi yaptırımlara tabi tutulduğunu bilmeleri, bir çok suçun
işlenmesinin önüne geçecek, birincil ve ikincil mağduriyetleri bertaraf
edecektir.
Savcılıkların ve savcıların cinsellik, uyuşturucu
veya malvarlığıyla ilgili suçları önlemede aktif rol almaları, bu suçların
mağdur ve faillerini doğrudan veya bu kişiler ile irtibatlı bulunan ve
eğitimlerinden sorumlu kişi ve kurumları eğiterek dolaylı şekilde bilgilendirip
bilinçlendirmeleri mümkündür.
Birey olarak savcıların, toplumun en seçkin eğitimli
ve sorumluluk sahibi kesimini oluşturan, bilinçli ve sosyal meselelere duyarlı
kişiler olduklarının şekli olarak kabul edilmesi gerekir. Topluma yön verecek,
onun kıvamını artıracak, bilinçlenmesini sağlayacak bu kişilerin, sadece
suçların soruşturulması ve muhataplarının cezalandırılması gibi bir iş tanımı
içerisinde sıkıştırılmaları, toplum ve dolayısıyla Devlet açısından önemli bir
kayıptır. Yıllar boyu çok önemli seviyede insan kaynakları yatırımına muhatap
olan bu meslek grubundan, toplumuna aynı oranda fayda sağlanamaması, çok önemli
bir işletme zararıdır.
Proaktif
yaklaşım çerçevesinde savcılıklar/savcılar tarafından bir çok faaliyetin
yapılması olanaklıdır. Bunların yapılmasına engel herhangi bir ulusal düzenleme
olmadığı gibi, uyuşturucu, çocukların her türlü istismarı ve örgütlü suçlar ile
mücadele çerçevesinde ülkemizin de taraf olduğu uluslararası metinlerden yola
çıkılarak bu tür faaliyetlerin yapılmasının bir görev olduğu da savunulabilir.
Fikir vermesi açısından bu bağlamda
gerçekleştirilecek bazı faaliyetleri şu şekilde belirtebiliriz:
- Milli eğitim yetkilileri ile irtibata geçilerek
ortaöğretim ve lise çağındaki öğrenciler ile dar ve geniş çaplı
okullarda/sınıflarda bilgilendirme toplantıları düzenleme,
- Milli eğitim yetkilileri ile organize şekilde
okulların rehberlik bölümünde görev yapan öğretmen ve çalışanlar ile
yıllık-rutin eğitim ve bilgilendirme/bilinçlendirme toplantıları
gerçekleştirme,
- Milli eğitim yetkilileri ile organize bir şekilde
okul kuralları ile ihtilafa düşen, disiplin işlemlerine muhatap olan çocukların
ilerde kanunla da ihtilafa düşerek suça sürüklenme ihtimalinin yüksekliği
karşısında bu çocuklara yönelik bilinçlendirme eğitimleri verilmesi,
- Cezaevlerinde bulunun çocuk tutuklu ve hükümlülere
yönelik, onların yeniden suç işlemelerini önlemeye yönelik, suç ve suçlulukla
ilgili bilinçlerini artırıcı eğitimler verilmesi,
- Yapılacak istatistiki çalışmalar çerçevesinde
bilgi eksikliği nedeniyle bilinçsizce işlenen suçlar ve nedenleri tespit
edilerek bunlara ilişkin yazılı metinler hazırlama, kitapçıklar ve broşürler
oluşturma ile bunların görünür halde muhataplarının ulaşabileceği ortamlarda
sürekli olarak bulunmalarını temin etme,
- Savcılıklar adına oluşturulan sosyal medya
hesapları üzerinden bu konulara ilişkin paylaşımlar yapma,
- Savcılık internet sitelerinin bu bağlamda faydalı
veriler ile donatılması ve bunların herkes tarafından ulaşılabilir hale
getirilmesi.
Proaktif yaklaşım çerçevesinde gerçekleştirilecek
eylemlerin ulusal makamlarca hazırlanacak plan ve programlar çerçevesinde,
organize şekilde yürütülmesi önemli ve gereklidir. Bu bağlamda Adalet Bakanlığı
ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında ortaklaşa yürütülen çalışmalar
bulunmaktadır. Ancak savcılıklar tarafından ulusal düzeyde bir faaliyet
yapılması beklenilmeden, yerel olarak hazırlanacak plan ve projeler
doğrultusunda çalışmalar yapılması mümkündür. Bunun önünde herhangi bir engel
yoktur.
Savcılık, suçtan etkilenip onun peşinden koşmak
yerine, suçun oluşumunu engelleyen, onun önüne engel çıkaran ve onunla gerek
öncesinde ve gerekse sonrasında mücadeleye hazır halde faaliyette bulunan bir
teşkilat olma hüviyetine kendisini büründürmelidir.
Güzel bir yazı kaleme almışsınız ancak ortalama bir savcının suçun önlenmesi konusunda başkalarına eğitim verebilecek bir alt yapısı olduğunu söylemek çok zor. Bu nedenle iş uzmanlara bırakılmalı, tabi gerektiğinde savcının görüşüne tavsiyelerine başvurulabilir.
YanıtlaSilGüzel bir yazı kaleme almışsınız ancak ortalama bir savcının suçun önlenmesi konusunda başkalarına eğitim verebilecek bir alt yapısı olduğunu söylemek çok zor. Bu nedenle iş uzmanlara bırakılmalı, tabi gerektiğinde savcının görüşüne tavsiyelerine başvurulabilir.
YanıtlaSilÖzgür bey fikirlerinize aynen katılıyorum. İdeal olan belki bu konuda uzman kurum va çalışanlarının faaliyette bulunması. Ancak o günler gelene kadar bizler de bu konuda aktif olarak birşeyler yapabiliriz diye düşünüyorum.
YanıtlaSil